İçeriğe geç

Göz Nurunu Koruma Vakfı kimin ?

Göz Nurunu Koruma Vakfı Kimin? Toplumsal Dayanışmanın Görünmeyen Yüzü

Toplumun dokusunu anlamaya çalışan bir araştırmacı olarak, her kurumun aslında bir aynaya benzediğini düşünüyorum. Bu aynada yalnızca bireyler değil, toplumsal değerler, cinsiyet rolleri, yardımlaşma biçimleri ve kolektif hafıza da yansır. “Göz Nurunu Koruma Vakfı kimin?” sorusu ilk bakışta yalnızca bir sahiplik sorgusu gibi görünebilir; ancak sosyolojik açıdan bu soru, bir toplumun “görme”, “koruma” ve “dayanışma” kavramlarına nasıl anlam yüklediğini de ortaya koyar. Çünkü bir vakıf yalnızca bir kurum değil, aynı zamanda bir kültürel davranış biçimidir.

Toplumsal Dayanışmanın Tarihsel Arka Planı

Vakıf geleneği, Osmanlı’dan günümüze uzanan en köklü toplumsal pratiklerden biridir. Bu kurumlar, toplumun kendi kendini örgütleme kapasitesini gösterir. Göz Nurunu Koruma Vakfı gibi kuruluşlar, bireysel bir hayırseverlik eyleminden çok, toplumsal dayanışmanın kurumsallaşmış halidir.

Her ne kadar bugün modern yönetim biçimleriyle faaliyet gösterse de, bu tür vakıfların kökeninde “komşuluk hukuku”, “görmek ve görülmek” gibi derin kültürel kodlar yatar.

Görme duyusu burada yalnızca biyolojik bir işlev değildir; aynı zamanda toplumun birbirine karşı sorumluluğunu temsil eder. “Göz nuru” ifadesi, hem kutsal bir değeri hem de emeğin, sevginin ve dikkatin sembolünü taşır.

Erkeklerin Yapısal, Kadınların İlişkisel Rolü

Sosyolojik analizlerde sıkça gözlemlenir: Erkekler genellikle toplumsal yapının kurumsal işlevlerine, kadınlar ise ilişkisel bağlarına odaklanır.

Bu farklılaşma, vakıf gibi dayanışma kurumlarının kuruluş ve işleyiş biçimlerinde de kendini gösterir.

Bir erkek vakıf kurduğunda, bunu genellikle toplumsal statü, kurumsal prestij ya da sistemli yardım mekanizmaları üzerinden tanımlar.

Bir kadın ise aynı vakfı daha çok duygusal bağlar, bakım ilişkileri ve empati ekseninde şekillendirir.

Örneğin, bir erkek bağış yaptığıda “sistem kurar”, bir kadın bağış yaptığında “ilişki kurar.”

Bu fark, “Göz Nurunu Koruma Vakfı kimin?” sorusunun da toplumsal anlamını derinleştirir. Çünkü burada mesele, yalnızca kimin kurduğu değil, nasıl bir toplumsal ruhla kurulduğudur.

Görmek, Koruma ve Toplumsal Normlar

“Göz Nurunu Koruma” ifadesi, Türkiye toplumunda hem dini hem kültürel çağrışımlar taşır. Göz, insanın dış dünyayla kurduğu ilk bağdır; nur ise o bağın ruhsal anlamını simgeler. Dolayısıyla bu tür bir vakıf, aslında yalnızca tıbbi bir ihtiyaca değil, toplumsal bir duyarlılığa yanıt verir.

Toplumun yaşlı, engelli veya ekonomik olarak dezavantajlı bireylerine yönelik yapılan yardımlar, kolektif vicdanın bir göstergesidir. Bu bağlamda, “vakıf kimin?” sorusu aslında “toplum kimindir?” sorusuyla paralel yürür. Çünkü her dayanışma girişimi, bireyin ötesinde bir “biz” bilinci yaratır.

Göz Nurunu Koruma Vakfı, kurucusunun ismiyle değil, yarattığı sosyal etkiyle topluma aittir.

Bu etki, yalnızca maddi yardım değil; aynı zamanda “görülmeye değer” her insanın varlığını onaylayan bir kültürel pratiktir.

Kültürel Sermaye ve Görmenin Ekonomisi

Pierre Bourdieu’nün kavramıyla ifade edecek olursak, vakıflar “kültürel sermaye” üretir.

Bir toplumda kimler yardım eder, kimler yardım alır, kimler görülür — tüm bu dinamikler sınıfsal ve kültürel örüntülerle belirlenir. Göz Nurunu Koruma Vakfı da bu açıdan yalnızca bir sağlık kurumuna destek olmakla kalmaz; aynı zamanda bir görme kültürü yaratır.

Bu kültür, toplumun görünmeyen kesimlerini —örneğin yaşlıları, düşük gelirli bireyleri, engellileri— yeniden görünür kılar.

Dolayısıyla, bu tür bir vakıf, yalnızca bir sosyal sorumluluk değil, aynı zamanda bir toplumsal adalet aracı haline gelir.

Görmek Bir Eylemdir: Toplumsal Katılımın Gücü

Bugün “Göz Nurunu Koruma Vakfı kimin?” diye sorduğumuzda, belki resmi belgelerde bir isim görürüz; ama toplumsal açıdan bu kurum, her gözünü kaybetmekten korkan insanın, her ışığı korumak isteyen gönlün eseridir.

Erkeklerin kurumsal yapılarla, kadınların duygusal bağlarla şekillendirdiği bu vakıf kültürü, aslında Türkiye toplumunun dayanışma ruhunun somut bir yansımasıdır.

Toplumun bir parçası olarak görmek, korumak ve paylaşmak; hepimizin ortak merceğidir.

Okuyuculara Davet

Senin yaşadığın toplumda dayanışma nasıl işliyor?

Birine yardım ederken, onun “görülmesini” mi, yoksa “unutulmamasını” mı istiyorsun?

Yorumlarda kendi deneyimlerini paylaşarak, “göz nuru”nun aslında hepimize ait olduğunu birlikte gösterebiliriz.

Çünkü görmek yalnızca gözle değil; vicdanla, kültürle ve toplumsal hafızayla mümkündür.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir