Memura İstemediği Görev Verilebilir mi? Güç, İktidar ve İtaatin İnce Çizgisi
Giriş: Gücün Görünmeyen Yüzü
Bir siyaset bilimci için her bürokratik karar, sadece bir idari işlem değil, aynı zamanda bir iktidar ilişkisidir. Devletin görevlendirme yetkisi, vatandaşla arasındaki mesafeyi değil, güç dengesini gösterir. “Memura istemediği görev verilebilir mi?” sorusu, yüzeyde teknik bir hukuk sorusu gibi görünse de, derininde siyasal bir gerilim taşır: emir–itaat, özgürlük–bağlılık, iktidar–özne ilişkisi.
Kurumlar ve İktidarın İncelikli Mekanizması
Modern devletin yapısında bürokrasi, iktidarın sürdürülebilirliğini sağlayan en kalıcı kurumlardan biridir. Max Weber’in ifadesiyle, “bürokrasi, iktidarın rasyonel biçimidir.” Ancak bu rasyonellik, bir yandan düzeni sağlar, öte yandan bireyi sisteme tabi kılar. Devlet, yetki hiyerarşisi içinde memura görev verirken, aslında ona sadece iş değil, aynı zamanda bir rol ve itaat sınırı da biçer.
Bu noktada, “istemediği bir görevin verilmesi” yalnızca idari bir karar değil, aynı zamanda bireyin iradesinin kamusal düzlemde yeniden tanımlanmasıdır. Devlet memuru, yurttaş kimliğiyle sahip olduğu özgürlükleri, kamu hizmetinin gerekleri uğruna sınırlandırır. Yani, memura istemediği bir görev verilebilir; çünkü devletin devamlılığı, bireysel tercihten öncelikli kabul edilir.
İdeoloji, İtaat ve Görev
Her kurum, görünmeyen bir ideolojik işleyiş taşır. Görev emirleri, yazılı metinlerde tarafsız görünür; fakat uygulamada iktidarın ideolojik yönelimleriyle şekillenir. “İstemediği görev” bu noktada bir testtir: devletin sadakatini mi, bireyin vicdanını mı öne çıkarır?
Siyaset bilimi açısından, bu soru Althusser’in ideolojik aygıtları teorisiyle açıklanabilir. Devlet, okuldan adliyeye, üniversiteden kamu kurumuna kadar her yerde ideolojisini yeniden üretir. Memura verilen görev, sadece bir işin değil, bir itaat kültürünün de taşıyıcısıdır. İstemese de, görevi kabul etmek zorunda bırakılan memur, sistemin işleyişine rıza üretir.
Erkek ve Kadın Perspektiflerinden Güce Bakış
Güç ilişkilerine dair tarihsel okumalar, erkek egemen yapının strateji, otorite ve statü ekseninde biçimlendiğini gösterir. Erkekler, çoğunlukla gücü “kazanılması” gereken bir alan olarak görür; emir vermek, yönlendirmek, kontrol etmek gibi eylemlerle tanımlar. Bu bağlamda, bir memura istemediği görevin verilmesi, erkek merkezli bir hiyerarşinin doğal sonucudur: “güç kimdeyse, görev o tarafa akar.”
Kadın bakış açısı ise daha farklıdır. Demokratik katılım ve toplumsal etkileşim odaklı düşünür. Kadınlar, görevlendirmeyi bir otorite dayatması değil, ortak akıl sürecinin parçası olarak görmek ister. Bu perspektiften bakıldığında, istemediği bir görevin verilmesi, yalnızca bireyin değil, kurumun da demokratik meşruiyetini sorgulatır.
Bu iki bakış birleştiğinde şu soru belirir: Devlet, görev dağıtırken güç temelli mi yoksa katılım temelli mi bir anlayışı benimsiyor?
Vatandaşlık, Sadakat ve Direniş Arasında
Memurlar, birer vatandaş olarak devletin hem yürütücü gücü hem de vicdanıdır. Devletin memur üzerindeki yetkisi, yurttaşın devlet üzerindeki haklarını sınırlamaz; fakat onları sık sık karşı karşıya getirir. “İstemediği görevi” reddeden bir memur, hukuken “emre itaatsizlik”le suçlanabilir; ama siyaseten bu, bir direniş biçimidir.
Siyaset biliminin temel sorusu burada yeniden karşımıza çıkar: İtaat mi erdemdir, yoksa direniş mi vicdan? Demokratik toplumlarda bu ikisi birbirini dışlamak zorunda değildir. Ancak otoriter eğilimli sistemlerde, görev reddi bireysel değil siyasal bir başkaldırıya dönüşür.
Sonuç: İtaatin Sınırı Nerede Başlar?
“Memura istemediği görev verilebilir mi?” sorusu, hukuken “evet”le, siyaseten ise “ama”yla yanıtlanabilir. Evet, çünkü kamu hizmetinin gereği bunu zorunlu kılar. Ama, çünkü her görevlendirme bir güç ilişkisi üretir. Devletin otoritesi meşru olabilir, fakat mutlak değildir.
Bir toplumun olgunluğu, memurların korkudan değil, sorumluluktan görev kabul ettiği düzeyle ölçülür. Ve belki de asıl soru şudur: Bir devlet, kendi memurlarına bile söz hakkı tanımıyorsa, halkına ne kadar tanır?
Etiketler:
#memurlar #iktidar #devlet #bürokrasi #siyasetbilimi #kadınperspektifi #itaatvedireniş #vatandaşlık