Stoacı Görüş Ne Demek? Toplumsal Cinsiyet, Çeşitlilik ve Sosyal Adalet Perspektifinden İnceleme
Stoacılık ve Günümüz Hayatı
Stoacılık, antik Yunan’da, özellikle Epiktetos ve Marcus Aurelius gibi filozoflar tarafından geliştirilen, insanın içsel huzurunu dışsal koşullardan bağımsız olarak bulabileceğine inanan bir felsefedir. Temel ilkesi, insanın kontrol edebileceği şeylere odaklanması, dışsal etmenlerden bağımsız olarak duygusal tepkilerini yönetmesidir. Peki, bu görüş, modern toplumsal cinsiyet, çeşitlilik ve sosyal adalet gibi konularda ne anlam ifade eder? İstanbul gibi büyük bir şehirde yaşayan bir birey olarak sokakta, toplu taşımada ve işyerinde bu görüşün nasıl şekillendiğini gözlemliyorum.
Stoacılık ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği
Toplumsal cinsiyet eşitliği, özellikle kadınların ve LGBT+ bireylerin haklarının korunması konusunda önemli adımlar atılan bir dönemde yaşıyoruz. Ancak, hala birçok alanda toplumsal cinsiyet eşitsizliği ile karşılaşıyoruz. İşyerinde kadınların daha düşük maaş alması, toplu taşımada kadınların daha fazla tacize uğraması gibi sorunlar gündemde.
Stoacılığın bu bağlamda sunduğu bakış açısı, dışsal koşullardan bağımsız olarak bireyin içsel huzurunu koruma çabasıdır. Bir kadının ya da LGBT+ bireyinin, toplumun onları dışlayan tavırlarına karşı gösterdiği duruş, bir Stoacı gibi davranmakla paralel olabilir. Örneğin, bir kadın sokakta tacize uğradığında, stoacı bir yaklaşım, dışsal saldırılara karşı duygusal tepkiyi kontrol etmek ve bu olayın kişisel bir anlam taşımasına izin vermemek olabilir. Bu, tabii ki, mağdurun acısını yok saymak değil; daha çok, bu acıya rağmen kendi içsel barışını ve gücünü korumaktır.
Stoacılık ve Çeşitlilik
Çeşitlilik, toplumu oluşturan farklı grupların bir arada var olması ve birbirlerinin farklılıklarını kabul etmeleri anlamına gelir. Stoacılık, insanın bu çeşitlilik içinde de içsel barışını bulması gerektiğini vurgular. Farklı ırklardan, dinlerden, cinsiyetlerden gelen bireylerin bir arada yaşaması, onların bu çeşitlilikle barış içinde yaşamasını gerektirir. Ancak, toplu taşıma araçlarında karşılaştığım manzaralar bazen Stoacı bakış açısının zorluklarla karşılaştığını gösteriyor.
Örneğin, sabah saatlerinde metrobüste çok farklı insan profilleri bir arada yolculuk yapıyor: Bazı insanlar rahatça sohbet ederken, bazıları ise etnik kökenlerine ve giyimlerine dayalı olarak alay ediliyor. Bir Stoacı bakış açısı, bu çeşitlilik içinde başkalarının düşüncelerinden etkilenmeden, dışsal hakaretlere karşı içsel huzuru korumaktır. Çeşitli kimlikleri temsil eden bireylerin, yalnızca kendi kontrol edebileceği tepkilerle bu tür olumsuzluklara karşı durmaları gerektiği vurgulanır.
Stoacılıkla Sosyal Adaletin Bağlantısı
Sosyal adalet, insanların eşit haklara sahip olduğu, fırsat eşitliğinin sağlandığı bir toplum anlayışıdır. Stoacılık, kişinin kendi duygusal ve zihinsel huzurunu ararken, başkalarının haklarına saygı duymayı da öğütler. İstanbul gibi kalabalık bir şehirde sosyal adaletin en net görüldüğü alanlardan biri, işyerinde karşılaştığımız eşitsizliklerdir. Birçok genç, cinsiyetine veya etnik kökenine göre işyerlerinde ayrımcılığa uğruyor. Bu noktada, stoacı bir kişi, dışsal haksızlıkları değiştiremese de, kendi tepkilerini kontrol ederek, bu haksızlıkların kendisini etkilemesine izin vermez.
Örneğin, bir işyerinde terfi için başvuran ama cinsiyetinden dolayı reddedilen bir kadın, stoacı bir tutumla bu durumu kendi huzurunu kaybetmeden, duygusal olarak etkilenmeden karşılayabilir. Bu, onun içsel gücünü ve huzurunu dışsal faktörlerden bağımsız kılma çabasıdır. Stoacılıkla bağlantılı olarak, sosyal adaletin savunulması gerektiği açıktır, ancak bunun başarılması için her bireyin önce kendi içsel gücünü bulması önemlidir.
Sokakta Gözlemler ve Stoacı Yaklaşım
İstanbul’da, sokakta gözlemlediğim çok farklı insanların davranışları, Stoacılığın toplumsal bağlamdaki yansımalarını görmek için oldukça öğretici olabiliyor. Birçok kişi, sokakta karşılaştıkları zorluklarla, toplumsal baskılarla ya da çevrelerindeki olumsuzluklarla mücadele ediyor. Bir gencin iş bulma konusunda yaşadığı zorluklar, bir kadının taksiye binmekte zorlanması ya da bir işyerindeki ayrımcılık, çoğu zaman kişinin içsel huzurunu bozabilir. Stoacılık, bu tür dışsal engellemeler karşısında, insanın kendi tepkilerini kontrol ederek, içsel gücünü kaybetmeden hareket etmesini önerir.
Bir gün işyerine giderken metrobüste yaşadığım bir olayı hatırlıyorum. Genç bir kadının, yanındaki adamın sürekli olarak kişisel alanını ihlal etmesine karşı gösterdiği tepki, bana Stoacı bir yaklaşımı anımsattı. Kadın, bu durumu göz ardı ederek, sakin bir şekilde kendisini savundu ve rahatsızlık duygusunu içsel olarak kontrol etti. Bu, çevresel engellere karşı duyarsız kalmak değil, kişinin kendi duygusal gücünü ortaya koyarak dışsal etmenlerin üzerinde durmamak anlamına geliyordu.
Sonuç
Stoacılık, toplumsal cinsiyet, çeşitlilik ve sosyal adalet bağlamında çok önemli dersler sunar. Bu felsefe, bireyin içsel huzurunu dışsal etmenlerden bağımsız bir şekilde korumasını, başkalarına saygı göstermesini ve toplumdaki eşitsizliklere karşı kendisini savunmasını önerir. İstanbul’da sokakta, toplu taşımada ve işyerinde gözlemlediğimiz farklı toplumsal dinamikler, Stoacılığın günlük hayatta nasıl pratikleşebileceğini anlamamıza yardımcı oluyor. Stoacı yaklaşım, dışsal olumsuzluklarla başa çıkarken içsel barışı korumanın yollarını öğretir.